Genom Benzerliği Evrimci Yalanıdır

Paylaşım

Son bilimsel çalışmalar şempanze genomunun bütünsel analizi insanlarla daha büyük oranda genetik farklılık ortaya koyuyor.

Genomu deşifre edilen canlılara şempanze de katılmıştı. Elde edilen veriler, uluslararası bir araştırma ekibince insandaki karşılıklarıyla karşılaştırıldı ve çalışmanın sonuçları 2005 yılımda Nature dergisinde  açıklanmıştı(1). Araştırma ekibinin edindiği sonuçlara göre, insan ve şempanze birçok geni paylaşıyordu ve aynı zamanda benzerliklerin yanı sıra oldukça önemli farklılıklar da gözüküyordu.  Bu ilk kapsamlı genetik karşılaştırma, daha önceden gerçekleştirilen ve kısmi genom analizine dayalı olan çalışmalarda elde edilen genetik farklılık oranını üçe katlamış durumda. Önceki çalışmalarda %98.5 civarında oranlar elde edilmişti, bu son çalışmada elde edilen oran ise %96.

Şempanzeler; insan, fare ve sıçandan sonra genomları deşifre edilen dördüncü memeli olarak bilim adamlarının genomik hazinesini zenginleştirmişlerdi. Araştırma ekibi ABD, Almanya, İsrail, İtalya ve İspanya gibi ülkelerden 67 bilim adamı tarafından meydana getirilmiş, “İnsan Genomu Projesiyle atılan temeller üzerine inşa etmeye devam ediyoruz ve insan genomunu diğer organizmalardan genomlarla karşılaştırma yöntemiyle, kendi biyolojimizi anlamak açısından son derece etkili bir araç edinmiş durumdayız” diyor ABD’nin Ulusal İnsan Genomu Araştırma Enstitüsü yöneticisi Francis S. Collins (2).

Genetik benzerlik rakamındaki düşüşte önemli bir sebep, bilim adamlarının farklı tipte genetik farklılıkları hesaba katması olmuş. Önceki çalışmalarda bilim adamları varyasyon olarak sadece SNP’leri (single nucleotide polymorphism) seçiyor, bu şekilde %1.2 gibi farklılık oranları elde ediyorlardı. SNP’ler karşılıklı DNA dizilimlerinde tek bir birimde görülen farklılaşmayı ifade ediyor. Bilim adamları bu çalışmada SNP’lerin yanı sıra başka genetik farklılaşma tiplerini de değerlendirmeye katmışlar. Bunlar arasında öne çıkan bir etmen, indeller (insertions and deletions- ekleme ve çıkarmaları) oldu. Indeller, insan ve şempanze dizilimleri karşılıklı eşleştirildiğinde bazı nükleotidlerin boşluklara denk geldiği birimleri ifade ediyor. Aşağıdaki şemada örneklendirilen indel 3 birim uzunluğunda. Aslında indeller binlerce birim uzunluğunda olabiliyor.

%4 farklılık, 35 milyon SNP ile 5 milyon indel şeklinde bir dağılım ortaya koyuyor.

Indellerin hesaba katılmasıyla, önceki analizlerin yüzeysel ve yanıltıcı oldukları anlaşılıyor. Nature dergisinin haber servisince yayınlanan ve University of Washington School of Medicine’dan Evan Eichler’in yorumlarına da yer verilen bir yazıda bu konuda şu ifadelere yer verildi:

“‘İnsan ve şempanze, önceden zannedilen yakın kuzenler değiller. DNA’mız üzerinde geçmişte yapılan yüzeysel karşılaştırmalar dizilimlerimizin %98.5 ila %99 aynı olduğunu gösteriyordu. Sayıca 35 milyon olan ve toplam genomun %1.2’sine denk gelen tek harf değişimleri tek başlarına ele alındıklarında bu çıkabiliyor. Ama başka farklılıklar da var’, diyor Eichler. Ayrı bir yazıda, duplike olmuş parçaların iki canlıya ait dizilimlerde farklı biçimlerde yayıldığını yazıyor. Bu bölgeler çeteleye %2.7’lik farklılık daha ilave ediyor. ‘Dolayısıyla, %1.2 oranı üzüntü verici bir şekilde hatalı’ diyor Eichler.” (3)

Bu sözler bir anlamda evrim hipotezini savunanların uzun süredir  yüzeysel yorumlar nedeniyle toplumu insanla şempanzenin %99 genetik benzerlik ortaya koyduğu şeklinde yanılttıklarını ifade ediyor.

Genetik benzerliğin, ortak soya kanıt olduğunu ileri sürmek doğru olmaz.

Biraz düşündüğümüzde genetik benzerliğin her ne olursa olsun bu oranın, insan ve şempanzenin ortak bir atadan evrimleştiği düşüncesine hiçbir katkıda bulunmadığını da kabul etmemiz gerekir. Genetik dizilimler arasında genetik benzerlik olması ortak soy için bir kanıt oluşturmaz. Çünkü insan da şempanze de aynı atmosferi soluduğuna, benzer organ ve diyetlere sahip olduklarına göre kendilerini benzer biyokimyalarla donatan genetik dizilimlere sahip olmaları doğaldır. İki benzer cihazın kullanım klavuzlarındaki talimatların birbirine benzer olmasının bu cihazların tesadüflerle ortaya çıktığını kanıtlamadığı gibi, organizmalar arasındaki genetik benzerlikler de onların ortak atadan tesadüfen evrimleştiklerini kanıtlamaz. Canlıların DNA’larındaki genetik bilginin kompleksliği akıllara durgunluk verecek derecede olduğunu hatırlamakta da yarar vardır. Bu kompleksliğin matematiksel analizi, tesadüfe dayalı materyalist/evrimci iddialar ile ters düşüyor. Genetik bilginin varlığı ve organizmalar arasında benzerlikler ortaya koyması, canlıları yaratılış için somut bir bilimsel kanıt oluşturuyor .

İstatistiklerin Ardında

Bilim adamları “insan ve şempanzenin genetik olarak %99.4 benzer olduğunu buldu” gibi başlıkları okuduğumuzda bunların objektif ve net hesaplamalar olduğunu zannediyoruz. Rakamların küsüratlarının dahi eklenmiş olması ve bunların “bilim adamlarınca” yapılan hesaplamalara dayanması göz önüne alındığında başka bir şekilde düşünmek çok güç. Ancak ne var ki, bu izlenimin tamamen yanıltıcı ve evrim hipotezini savunan bilim adamlarının evrimci ön yargılarını desteklediğini görüyoruz.

Bu ön yargıları gözler önüne sermek için 20 DNA bazından meydana gelen aşağıdaki iki dizilimi ele almak daha açıklayıcı olacaktır. (Bazlar, DNA merdiveni üzerindeki basamaklar gibi sıralanan moleklüllerdir.) Bu dizilimler DNA’nın aynı bölgesinin parçasıdırlar ve birincisi babun, ikincisi ise orangutandandır (4). Eğer paralel sıralar halinde dizilecek olurlarsa gayet kolay görülebilen farklılıklar ortaya koyarlar. (italik formda yazılmış ve renklendirilmiş olan yerler, dizilimlerin farklı olduğu yerleri belirtmektedir. A, T, G ve C sırasıyla Adenanin, Timin, Guanin ve Sitozin bazlarının baş harfini temsil etmektedir.)

benzerlikleri vurgulama eğiliminde olan bir kişi daha yakından bakarak dizilimlerin farklı oldukları halde birbirinin aynı olan parçaları içerdiklerini görebilir. Bunları birbirine daha benzer göstermek için dizilime ekleyebileceğiniz hayali bir boşluktan yardım alabilir, dizilimi şu şekilde düzenleyebilir.

Şimdi dizilimler birbirinin neredeyse tıpatıp aynısı oldu. C ve boşluğun karşılıklı bulundukları noktada ikinci dizilim bir nükleotid kaybetmiş (veya birinci dizilim bir nükleotid kazanmış) görünümü verecek şekilde düzenleme yapıldı. Eğer bu noktada bir hesaplama yapacak olunursa benzerlik oranının belirgin derecede artmış olduğunu görülüyor.

Ama burada ciddi bir problem var. Verilere subjektif bir yorum unsuru kattınız.

Ve bu kattığınız, farklı uzunluktaki dizilimlere katabileceğinizin yanında küçük sayılabilecek bir miktar. İki organizmadan alınan uzun dizilimleri birbirine paralel sıralarda, nükleotidlerin sürekliliği hiç kesintiye uğramayacak şekilde eşleştirmek neredeyse asla mümkün olmuyor. Bu da yorumcuya nükleotidleri görmek istediği gibi eşleştirmenin kapısını açıyor.

Bunu göstermek için insan DNA’sına ait 40 nükleotidle orangutan DNA’sından 54 nükleotidle isteğe bağlı şekilde nasıl eşleştirilebileceğinin iki farklı yorumunu verebiliriz. Aşağıdaki iki eşleştirmede birinci sıra insandan, ikinci sıra ise orangutandan dizilimleri göstermektedir. (5)

Dikkatli bakacak olursanız her iki eşleştirmede de nükleotidlerin sırasının tamamen aynı olduğunu görebilirsiniz. Ancak indellerin ve SNP’lerin sayısı iki yorum arasında belirgin şekilde değişiyor. Ve elbette, karşılaştırılacak olan DNA dizileri bu örnekteki gibi 40-50 nükleotidden değil de insan ve şempanzenin tüm genom karşılaştırmalarındaki gibi milyarlarca nükleotidden meydana geldiğinde farklı yorumlanabilecek ihtimallerin sayısı da çok çok daha fazla oluyor.

Evrim hipotezini savunanlar 

Karşılaştırmalı genom analizlerinin geliştirilmesi sürecinde  “bizi insan yapan nedir?” sorusuna genetik analizlerin nihai cevap vereceğini, bir diğer deyişle insanın tüm özelliklerinin DNA düzeyinde açıklanabileceğini söylediler. İnsan ve şempanze genomlarının bütünsel ilk karşılaştırması artık ellerinde ama ” bizi insan yapan nedir? Sorusuna cevap verebilmenin aksine, bu konuda bir ipucuna bile sahip olmaktan çok uzaktılar. Bu durumu çalışmayı aktaran haber yazılarında izlemek mümkün. Konsorsiyumun bir üyesi ve aynı zamanda Washington Üniversitesi’nde genom bilimleri yöneticisi olan Robert Waterson şunları söylüyor:

“[Genetik olarak] Çok farklı değiliz. Ancak bizim dil yeteneğimiz, otomobillerimiz, kahve makinelerimiz ve psikoterapimiz var. Bunların tümü nasıl olur da [genetik] plandaki az sayıdaki genetik değişiklikten kaynaklanabilir?” (6)

Gerçekten de öyle. Nasıl olur da az miktarda genetik farklılık bir yanda şempanzeleri ormana, diğer yanda bilim adamlarını şempanze genomu araştırma konsorsiyumlarına koyabilir? Akıl ve his sahibi bir canlı olan insanın genlere indirgenemez olduğu belirgin. Bu durum evrim hipotezini savunanları cevapsız bırakıyor. Almanya’nın Leipzig kentinde bulunan Max Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü’nden Svante Pääbo’dan şu sözler aktarılıyor:

“Burada şempanzelerden fenotipik olarak neden bu denli farklı olduğumuzu göremiyoruz. Gizemin bir kısmı orada saklı ancak bunu henüz anlayabilmiş değiliz.” (7)

Ulusal İnsan Genomu Araştırma Enstitüsü yönetcisi Collins, “Bizi insan yapan nedir?” sorusuna sadece moleküler boyutta cevap aramanın yanlış olduğunu  şu sözlerle vurguladı:

“İnsan olmayla ilgili gerçek soru biyolojik bir soru olmanın ötesinde bir soru. Bu aynı zamanda teolojik bir soru. DNA bize nasıl olup da doğruyu yanlıştan ayırabildiğimizi veya insan ruhunun ne olduğunu söyleyemez.” (8)

Şempanze Genomu Biliminden ne anlıyoruz?

İnsan ve şempanzenin genetiği hakkında kapsamlı bir anlayış için uzun yol katedilmesi gerekiyor. Bu son karşılaştırma çalışması bilim adamları için ancak ham veri sağlamış sayılabilir. California Üniversitesi, San Diego’dan Ajit Varki’nin çalışmayla ilgili yorumunda söylediği gibi:

“Bir genom, elementlerin periyodik tablosu gibidir. Tek başına size şeylerin nasıl çalıştığı hakkında birşey söylemez- uzun bir yoldaki ilk adım gibidir.” (9)

Birincisi, genel bir prensip olarak, veriler kendileri adlarına konuşmuyorlar. Yorumlanıyorlar. Örneğin, bir mavi küp, mavi bir piramide mi yoksa daha büyük bir kırmızı kübe mi daha çok benzemektedir. Elbette, buna vereceğiniz cevap, tercih edeceğiniz kritere göre değişecektir; renk veya şekil. Bu çalışmayla ilgili anlaşılıyor ki, genetik farklılıklar evrimi savunanların %99 oranıyla tasvir ettiğinden çok daha karmaşık. Başka tip genetik varyasyonlar değerlendirmeye katıldığı anda bu oran belirgin şekilde düşüyor. Ama yine de bu son yorum da evrim hipotezini savunanların ön yargılarla gölgelenebiliyor.

 Önde gelen bir biyokimyager olan Dr. Fazale Rana %96 benzerliği dahi şu sözlerle reddetti:

“Burada gördüğümüz şey, bilimsel bir oyun… Araştırmacılar insan ve şempanze arasında daha çok benzerlik göstermek için sonuçları manipüle ediyorlar… Bilim adamları tüm genetik farklılık tiplerini hesaba katacak olsalar benzerlik oranı %96’dan %85’e düşecek.” (10)

Ülkemizde de %96 benzerlik iddiasının yanıltıcı olduğunu dile getiren isimler vardır. Bunlardan  birisi , Dr. Öğr. Üyesi Kasım TAKIM

(Harran Üniversitesi, Veteriner Fakültesi Biyokimya ABD Şanlıurfa) . Dr. Öğretim Üyesi Kasım Takım, katıldığı youtube röportajında  şöyle diyor :  Evrimciler insanın şempanzeden geldiğini iddia ediyorlar. Genetik yakınlık % 96, %88 diyen de var. %96 ‘ ya kadar, en üst limiti alalım. %96’ ya kadar bir benzerlikten bahsediliyor. Yani arada %4’lük bir fark var. Bu farklılık evrimcilerin iddialarına göre, milyonlarca yıl içerisinde geçirilen mutasyonlar sonucu kapanmıştır ve  şempanze insana dönüşmüştür ” diyorlar. Bu iddianın biyoloji de ve matematikte karşılığı var mı inceleyelim .Evvela , burada bir algı operasyonu var. Nasıl bir algı ? %4 diyor , bunu deyince , biz sanki ” fark %4 neden hemen kapanmasınki ?, Bunu 100 ‘ün 4 ü gibi algılıyoruz. Halbuki meseleye daha derinlemesine moleküler biyoloji ve genetik gözüyle baktığımızda aslında %4 lük farkın 4 olmadığını , daha büyük bir rakam olduğunu görüyoruz. İnsan genomunda 3.5 milyar tane baz var. Yani genetik harf var. İnsan geni toplam 3.5 milyar genetik harften oluşmuş. Bunun %4 ‘ ünü hesaplayalım. (3.5 milyarın yüzde 4’ü) 140 milyon yapar. Aslında insanla şempanze arasındaki fark 4 değil, 140 milyon genetik harf farklılığı var, dizilim farklılığı var. Bunun kapanması gerekiyor , böyle bir dönüşümün olabilmesi için. Evrimciler, yüz milyon sene de, biraz da biz ekleyelim, 100 milyar senede kapanmaz mı? Bilimsel bir yaklaşımla bakacak olursak eğer; bu yüz milyon sene de değil , yüz trilyon , yüz katrilyon senede de kapanacak bir büyüklük değildir. Niçin ?

Günümüzde genetik bir dizilim de ne kadar mutasyon oluyor. Baktığımızda bir yılda gerçekleşen mutasyon sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Peki bu kadar dönüşüm için ne kadar mutasyon gerekiyor?

Evrimi tesadüfler üzerinde kurguladığımızı düşünüyoruz. Zaten onlarda öyle diyorlar. Tesadüfi mutasyonlarla; güneş ışığı çarptı, gelen rüzgarın etkisiyle, ortamdaki kimyasalların etkisiyle geçirilen mutasyonlar diyorlar. Bunların etkisini, ne kadar mutasyonla olması gerekiyor. Bunu hesaplayalım. Evvela; genetik dizilimde 4 tane fark var : Adenin,  guanin, sitozin ve timin ve 140′ milyonluk bir pozisyon 4 farklı harften oluşması gerekiyor.  Olasılık teorileriyle hesaplağımız zaman 4 üzeri 140 milyon yapıyor. Bunu anlaşılması için 10’lu sayıya çevirdiğimizde 10 üzeri 80 milyon gibi bir sayı karşımıza çıkıyor.

Yani 10’un yanına 80 milyon tane sıfır koyacaksın. Elde ettiğin sayı nedir? İşte o sayı kadar dizilim tekrarlanacak, yapılacak bozulacak , yapılacak bozulacak, yapılacak bozulacak…bu kadar tekrarı olacak. Bunlardan birtanesi insan olabilir. Bu çok büyük bir sayı…. çok muazzam bir rakam, dünyanın kutupları arasına sığmayacak bir rakam.. bu kadar büyük bir rakam ortaya çıkacak ve bunlardan sadece birisi olabilir. Böyle bir şey zaman sınırları içerisinde mümkün mü? Hayır değil . Çünkü dünyanın belli bir ömrü var.Diyelim ki onların ( evrimcilerin) iddia ettiği gibi bu 100 milyar senede gerçekleşti. 10 üzeri 80 milyar bölü 10 üzeri 11 (100 milyar)  10 üzeri 79999989 yapar… 1 yıl içerisinde 10 üzeri 79999989 yapım adet bozum,yani mutasyon gerçekleşecek ki bu dönüşüm olabilsin. Bu   ne biyoloji de mümkün. Ne de matematik sınırları içerisine sığıyor. Bilim dünyasında 10 üzeri 60 da birlik bir ihtimal imkansız kabul edilir. Siz en gelişmiş bilgisayara 10 üzeri 400 yazın hesaplayamaz.Sonsuz verir. O kadar büyük bir rakamdan bahsediyoruz. Bu matematiğin sınırları içerisine de, biyolojinin sınırları  içerisine de girmediği için bu yaklaşım bilimsel bir yaklaşım bile değildir. Siz birşey hakkında ufak ufak gözlemlersiniz. Sonra laboratuvara almaya çalışırsınız. Bunlar teoriye doğru gider. Ama bence bu  daha teoriye bile bulaşamamış bir yaklaşımdır. Bilimsel bir yaklaşım da değildir. Bir felsefedir….

Bilimsel bilgide kazanç yaşanırken, öteki yanda evrim hipotezinde kayıp yaşanıyor. Körelmiş organ ve hurda DNA iddialarında da böyle olmuştu. Bu iddialar, “Bunların fonksiyonlarını bilmiyoruz, o halde fonksiyonları olmamalı” şeklinde yanlış bir mantığa dayalıydı. Ancak bu konularda bilimsel anlayış ilerledikçe evrimcilerin iddialarının bilgisizlikten kaynaklanan büyük yanılgılar olduğu anlaşıldı. Görülen o ki şimdi, genetik benzerlik propagandası da aynı süreçten geçiyor. Bilim adamları genetik benzerlikle ilgili önceki yorumların yüzeysel, aceleci, sakar ve yanıltıcı bir yaklaşıma dayandığını görüyorlar.

Üçüncüsü, ve en önemlisi, 40 milyon farklılık, bazları harf olarak düşünecek olursak 10.000 sayfa metine denk gelir (11). Bu miktarda genetik farklılığın doğanın şuursuz kuvvetleri ve tesadüflerin aracılığıyla biriktiğini düşünmek,  bir tıp ansiklopedisinin elektronik baskısında meydana gelecek on binlerce rastlantısal değişikliğin onu anlamsız bir harf yığınına çevirmek yerine ona yepyeni bilgiler ekleyerek bir fizik ansiklopedisine dönüştüreceğine düşünmek gibidir desek yanlış olmaz herhalde.

1- The Chimpanzee Sequencing and Analysis Consortium 2005. “Initial sequence of the chimpanzee genome and comparison with the human genome,” Nature 437:69-87.

2- New Genome Comparison Finds Chimps, Humans Very Similar at the DNA Level, NIH News, 31 August 2005, http://www.genome.gov/15515096

3- Michael Hopkin, “Chimpanzee joins the genome club”, news@nature.com , 31 August 2005, http://npg.nature.com/news/2005/050829/full/050829-9.html

4- Jonathan Marks, “What It Means to be 98% Chimpanzee”, University of California Press, 2002, s. 25

5- Jonathan Marks, ibid s. 26

6- Tom Paulson, “Chimp, human DNA comparison finds vast similarities, key differences”, Seattle-Post Intelligencer, 1 September 2005, http://seattlepi.nwsource.com/local/238852_chimp01.htm l

7- Elizabeth Culotta, “Chimp Genome Catalogs Differences With Humans”, Science, Vol 309, Issue 5740, 1468-1469 , 2 September 2005

8- Karen Kaplan, “Man, Chimp Seperated by Dab of DNA”, The LA Times, 1 September 2005,

http://www.latimes.com/news/science/la-sci-chimp1sep01,1,6338683.story?coll=la-news-science

9- Elizabeth Culotta, ibid

10- Kathleen Campbell, “Leading Biochemist Says Chimp Genome Project is Seriously Flawed”, 2 September 2005,

http://www.earnedmedia.org/cpr0902.htm 

11- David A. DeWitt, Chimp genome sequence very different from man, 5 September 2005,

http://www.answersingenesis.org/docs2005/0905chimp.asp