Proteinlerin Oluşması İçin Gereken 5 Şart

Paylaşım

Proteinlerin Var Olması İçin 5 Şart Nedir ?

Protein” sözcüğünün kaynağı, Yunanca’nın “birincil öneme sahip” anlamını taşıyan πρώτα (prota) sözcüğüdür. Bu isim, proteinleri 1838’de ilk tanımlayan Jöns Jakob Berzelius tarafından verilmiştir. 1926’da James B. Sumner’in üreaz enziminin bir protein olduğunu göstermesine kadar, proteinlerin canlılar için ne derece önemli olduğu tam anlaşılmamıştır. Yapısı çözülen ilk proteinler arasında insülin ve miyoglobin bulunur ki, insülin için Sir Frederick Sanger 1958’de, miyoglobin için de Max Perutz ve Sir John Cowdery Kendrew 1962’de Nobel Kimya Ödülü kazanmıştır. Her iki protein de kırınım analizi ile üç boyutlu yapıları çözümlenen ilk proteinlerdendir.

Proteinler, “amino asit” adı verilen daha küçük moleküllerin belli sayılarda ve çeşitlerde özel bir sırayla dizilmelerinden oluşan “dev” moleküllerdir. Bu moleküller canlı hücrelerinin yapıtaşlarını oluştururlar. En basitleri yaklaşık 50 amino asitten oluşan proteinlerin, binlerce amino asitten oluşan çeşitleri de vardır.

Polisakkaritler, nükleik asitler ve yağlar gibi biyolojik makromoleküllere benzer şekilde, proteinler de canlı organizmaların temel bileşenlerindendir ve hücrelerin içindeki her süreçte yer alırlar. Çoğu protein, biyokimyasal tepkimelerde katalizör işlevi olan enzimlerdir ve metabolizma için yaşamsal bir role sahiptir. Başka proteinlerin ise yapısal veya mekanik işlevleri vardır: örneğin hücre iskeletindeki proteinler, hücrenin şeklini koruması için bir iskele görevi yaparlar. Proteinler hücre haberleşmesi, bağışıklık yanıtı, hücre tutunması ve hücre bölünme döngüsünde yer alır.

Protein, beslenmemizin önemli bir parçasıdır. Hayvanlar her amino asiti sentezleyemediklerinden, temel (esansiyel) aminoasitleri gıda yoluyla almak zorundadırlar. Sindirimde hayvanlar yedikleri proteini serbest amino asitlere parçalayıp bunlarla yeni proteinler sentezler.

Önemli olan nokta şudur: Proteinlerin yapılarındaki tek bir amino asitin bile eksilmesi veya yerinin değişmesi ya da zincire fazladan bir amino asit eklenmesi, o proteini işe yaramaz bir molekül yığını haline getirir. Bu nedenle her amino asit tam gereken yerde, tam gereken sırada yer almalıdır. Hayatın rastlantılarla oluştuğunu öne süren evrim teorisi ise, bu düzenliliği açıklayamaz. Çünkü söz konusu düzenlilik, asla rastlantıyla açıklanamayacak kadar olağanüstüdür. Proteinlerin fonksiyonel yapısının hiçbir şekilde tesadüfen meydana gelemeyeceği, herkesin anlayabileceği basit olasılık hesaplarıyla dahi rahatlıkla görülebilir.

Evrim teorisi tek bir proteinin dahi tesadüflerle oluşumunu açıklayamaz. Çünkü tek bir proteinin oluşması için Darwinistlerin teorilerini temelinden yok eden 5 ayrı şartın mutlaka aynı anda gerçekleşmesi gerekiyor:

1. şart:

Doğada 200’ün üzerinde amino asit vardır. Proteinlerin oluşması için yalnızca belli 20 amino asitin seçilmesi gerekir. Bu 20 amino asit dışında başka bir amino asit devreye girerse protein oluşmaz.

2. şart:

Bu özel 20 amino asitin seçilmesinin ardından mutlaka belli bir dizilimle yanyana gelmesi gerekir. Tüm şartlar eksiksiz yerine gelmiş olsa bile, tek bir amino asitin olması gereken sırada olmayıp başka bir sıraya geçmesi bile protenin oluşmasına engeldir.

3. şart:

Proteini oluşturan amino asitlerin mutlaka sol elli olması gerekiyor.

Sağ elli ve sol elli amino asitler bütün özellikleri aynı olmasına rağmen, sağ ve sol eldiven gibi birbirlerine ters dururlar.

Canlı yapılarda tek bir sağ-elli amino asit dahi bulunmamaktadır.

Eğer araya tek bir tane bile sağ-elli amino asit girerse, o protein kullanılamaz hale gelir.

Küçük bir protein molekülünün sadece sol-elli amino asitlerden oluşabilme ihtimali 10210“da 1’dir.

Ünlü kimyager Walter T. Brown bu konuyla ilgili şu açıklamada bulunur:

“…canlılardaki, bütün insanlardaki, hayvanlardaki, bitkilerdeki ve bakterilerdeki ve hatta virüslerdeki amino asitler hep sol- ellidir. Hiçbir doğal işlem sağ ve sol-elliliği ayırt edemez. Bu şekilde sadece sol-elli amino asitlerden meydana gelen tek bir proteinin dahi tesadüfen oluşabilme ihtimali matematik olarak sıfırdır.”1

 4. şart:

Amino asitler yalnızca “peptid bağları” ile bağlanırlar.

–       Bilim adamları proteinleri keşfettikçe, proteinlerin oluşturduğu amino asitlerin doğada görülenden çok daha farklı, ilginç bir bağ şekli ile bağlandıklarını tespit etmişlerdir. Bu bağ, peptid bağı denen çok özel bir kimyasal bağdır.

–       Moleküllerdeki atomlar genellikle kovalent bağ ile bağlanırlar. Fakat yalnızca amino asitler özel farklı bir bağ olan peptid bağı ( zincirde bir amino asitin karboksil grubunun bir diğerinin amino grubuna bağlanmasıyla oluşan bağ peptit bağı olarak adlandırılır)

ile bağlanırlar.

–       Peptid bağ ancak yüksek ısıda, uzun süre kuvvetli asit ya da bazlara maruz kaldığında çözülebilir. Proteinlerin sağlam ve dayanıklı olmalarını da işte bu peptid bağı sağlar.

5. şart

Bir proteinin oluşması için gerçekleşen amino asit diziliminin mutlaka doğrusal (linear) olma zorunluluğu vardır.

Yani gerçekleşen amino asit zincirinin dallanarak gelişen, yan zincirler kuran bir yapı değil, tam olarak birbirine peşpeşe bağlı düz bir yapı olması gerekmektedir.

Sidney Fox, protein üretebilmek için amino asitleri kullanarak bir deney yapmıştı. Kuru amino asit karışımlarını nitrojenden oluşan bir atmosferde 160-180 derecede birkaç saat ısıttı.

Amino asitler birbirine bağlandı, fakat doğrusal şekilde değil. Bağlantılar peptid bağları ile bağlanmamışlardı ve dallanarak oluşmuşlardı.

Fox bunlara proteinoid adını verdi, fakat bunlar gerçekte proteinlerle ya da canlılıkla hiçbir ilgisi olmayan düzensiz dizilimlerden başka bir şey değildi.

Bu dizilimler deneyde kullanılan mevcut amino asitleri de işlevsiz bıraktı.

Söz konusu deney daha pek çok açıdan geçersiz bir deneydir, konuyla ilgili detaylı bilgileri buradan okuyabilirsiniz.

Tek bir proteinin oluşması için yukarıdaki bütün şartların tamamının eksiksiz olarak yerine gelmesi gerekmektedir. Ve tüm bu şartların gerçekleşerek tek bir protein molekülünün meydana gelme olasılığı 10 ÜZERİ 950’DE BİRDİR.

(Pratikte, olasılık teorisinde, 10 üzeri 50’de 1’in altında olasılıklar “sıfır olasılık” e eşittir)