Kambriyen Patlaması Evrimsel Mekanizmalarla Açıklanamaz

Paylaşım

Kambriyen dönem, hayvan filumlarının (yumuşakçalar, eklembacaklılar, kordalılar, solucanlar gibi en temel hayvan kategorilerinin) tamamına yakınının aniden, hiçbir evrimsel ataya sahip olmadan ortaya çıktıkları bir dönemdir. Bu dönemde, 100 ayrı canlı filumunun bir kaçı hariç tamamının aniden ortaya çıkması ve bu canlıların son derece kompleks yapılara sahip olmaları evrim teorisinin iddialarına öldürücü bir darbedir.

Kambriyen Patlaması Nedir?

545 milyon yıl kadar önce, Kambriyen döneminin başlangıcı, bugün hala birçoğu mevcut olan hayvan filumlarının tamamına yakınının aniden belirmesine şahit oldu. Kambriyen öncesi devirde ise, sadece tek hücreli organizmalara ve bir kaç basit çok hücreliye ait fosillere rastlanmıştır. Bu nedenle, Kambriyen devrinde ortaya çıkan canlı türlerinin evrimsel ataları olduğu iddia edilebilecek hiçbir canlıya ait fosil kaydı bulunmamaktadır.

Paleontologlar James Valentine, Stanley Awramik, Philip Signor ve Peter Sadler’e göre: ” Fosil kaydındaki en harikulade olay, Kambriyen döneminin başlangıcında şu anda yaşamakta olan ve soyu tükenmiş bir çok hayvan filumunun aniden ortaya çıkışı ve çeşitlenmesidir “.

Hayvan fosillerinin Kambriyen devrinde aniden ortaya çıkışı Darwin tarafından da biliniyordu. O devrin fosil kayıtlarında da, Kambriyen devrinde canlılığın birdenbire ortaya çıktığı gözlemlenmiş, trilobitlerin ve diğer bazı omurgasızların aniden belirdikleri tespit edilmişti. Bu yüzden Darwin Türlerin Kökeni adlı kitabında bu konuya değinmek durumunda kaldı. O sıralarda Kambriyen devri “Siluryen devri” olarak tanımlanıyordu. Darwin ise “Bilinen Eski Fosil Kayıtlarında Farklı Türlerin Aniden Ortaya Çıkışı Üzerine” başlığı altında bu konuya değinmiş ve Siluryen devri hakkında şöyle yazmıştı:

“Siluryen devrine ait trilobitlerin, bu devirden çok daha önceleri yaşamış olan ve bilinen hayvanların hiçbirine benzemeyen bir tür kabuklu havyandan evrimleştiği konusunda hiç kuşkum yok… Sonuçta, eğer benim teorim doğruysa, en eski Siluryen tabakasının oluşumundan önce, çok uzun zaman dilimleri geçmiş olmalı, Siluryen devrinde bu güne kadar geçmiş olan zaman kadar uzun zaman dilimleri. Ve henüz bilinmeyen bu zaman dilimleri içinde dünya canlı yaratıklarla dolup taşmış olmalı . Bu büyük zaman dilimlerine ait fosil kayıtlarını neden bulamadığımız sorusu karşısında ise verebilecek tatmin edici bir cevabım yok.”

Kısacası Darwin, Kambriyen devrindeki “aniden ortaya çıkış” olgusunun, “fosil kayıtlarındaki yetersizlik”ten kaynaklandığı varsayımıyla hareket ediyordu. Oysa aradan geçen 150 yıl içinde fosil kayıtları hakkında yeterli kanıt toplandı. Buna rağmen, Kambriyen öncesi devirde, Kambriyen döneminde bulunan canlıların atası olabilecek canlıların fosillerine rastlanmadı.

Kambriyen Patlaması Evrim Hipotezine Meydan Okuyor

Kambriyen patlaması, evrim hipotezine ciddi bir şekilde meydan okumaktadır. Oldukça ani, kapsamlı ve jeolojik açıdan son derece hızlı gelişen bu dönem sonucunda çok sayıda hayvan filumu ortaya çıkmıştır. Bu ise Darwinizm”in en temel varsayımını yok etmektedir.

Bu varsayım, canlılığın bir tür “giderek genişleyen bir farklılık üçgeni” içinde geliştiği şeklindedir. Buna göre canlılık, ilk canlı organizmadan ya da ilk havyan türünden başlayarak, aşama aşama farklılaşmış ve biyolojik sınıflandırmanın daha yüksek kategorilerini oluşturmuş olmalıdır. Ama hayvan fosilleri bizlere bu üçgenin gerçekte başaşağı durduğunu göstermektedir: Filumlar henüz ilk anda (Kambriyen devirde) hep birlikte vardır, sonra giderek sayıları azalmıştır. Tüm filumlar bir anda ortaya çıkmıştır, hatta ilerleyen dönemlerde bazılarının soyları tükenmiştir.

Bazı biyologlar bunu evrimin “aşağıdan-yukarıya’” evrim iddiasına karşı koyan ’”yukarıdan-aşağıya” bir tablo olarak tanımlamaktadırlar. Yani fosil kayıtlarının ortaya koyduğu doğa tarihi, evrimci tahminlerin tam aksidir.

Evrimcilerin Darwin’in teorisini kurtarma çabaları sonuçsuzdur

Evrim teorisine inanmakta ısrar eden paleontologların Kambriyen Patlaması karşısında Darwin’in teorisini kurtarmak için denedikleri 2 yol vardır.

Birincisi; Kambriyen devirde ortaya çıkan canlıların aniden belirmediklerini, bu canlıların Prekambriyen (Kambriyen öncesi) dönemde atalarının bulunduğunu ileri sürürler. Fakat, Prekambriyen dönemde, daha önce de belirtildiği gibi Kambriyen dönemindeki olağanüstü kapsamlı canlılığın atası sayılabilecek hiç bir kayıt yoktur. Bunu açıklamak içinse, iki ayrı iddia ortaya atarlar. Bunlardan birine göre, bu sözde atalar, yumuşak vücutları ve küçüklükleri nedeniyle fosil bırakmamışlardır. Bir diğer iddiaya göre ise, Prekambriyen dönemden elde edilen bulgular parça parça ve yetersiz olduğu için, bu “hayali ataların” fosillerine henüz rastlanmamıştır.

  • Fosil kayıtları yetersiz değildir

Dikkat edilirse bu iddialar, her hangi bir “kanıt”a değil, bilakis “kanıtsızlığa” dayanmaktadırlar. Nitekim bir çok paleontolog bunun farkındadır ve “fosiller yetersiz” iddiasına katılmamaktadır. Prekambriyen döneminin sonlarına ve Kambriyen dönemine ait yeterince sağlam kayalar bulunmuştur. Bilim adamlarına göre, bu kayalar, eğer sözkonusu “atalar” yaşamış olsaydı onların fosilleşmiş olacaklarına ve bugüne kadar keşfedileceklerine dair paleontologları ikna edecek kadar yeterlidir. Örneğin her ikisi de evrimci olan James Valentine ve Douglas Erwin’e göre elde edilen Kambriyen kayalıkları yeterince eksiksizdir. Dolayısıyla bu bilim adamları “Patlamanın gerçek ve fosil kayıdındaki eksikliklerle gizlenemeyecek kadar büyük olduğu” sonucuna varmışlardır.

Şubat 2000’de İngiliz jeologlar M. J. Benton, M. A. Wills ve R. Hitchin şu sonuca varmışlardır: “Fosil kaydının eski parçaları aşikar bir şekilde noksandır, fakat yaşam tarihinin engin modellerini örneklendirmek açısından yeterli görülebilirler.”

  • Bulunması gereken atalar yaşasalardı iz bırakırlardı

Öte yandan, Kambriyen devri filumlarının çok küçük olduklarından ya da yumuşak bedenli olduklarından dolayı fosil bırakmadıkları iddiası da geçersizdir. Bu iddiayı çürüten en açık örnek, küçük bakterilerin mikrofosillerinin 3 milyar yıldan daha yaşlı olan kayalarda dahi bulunmuş olmasıdır. Dahası Avustralya Ediacara Tepelerinde fosilleşmiş olarak bulunan Prekambriyen organizmaları yumuşak bedenlidirler. Simon Conway Morris 1998 yılında yayınlanmış olan ’’The Crucible of Creation’’ adlı kitabında “Ediacaran fosilleri sanki fiilen yumuşak vücutluymuş gibi görünmektedirler” diyerek Ediacaran organizmalarında iskelete ait sert bölümlerin olmadığını belirtmektedir. Aynı durum Kambriyen Patlamasında fosilleşmiş olan çok sayıda organizma için de geçerlidir. Örneğin Kanada”daki Burgess Shale fosil yatağı, tamamen yumuşak bedenli olan çok sayıda fosil içermektedir. Conway Morris’e göre “bu olağanüstü fosiller” yalnızca onların ana hatlarını göstermekle kalmazlar, aynı zamanda bazen de bağırsaklar ya da kaslar gibi iç organları da gösterirler.

Kısacası, yaşadıkları varsayılan ataların fosillerine rastlanmamasının nedeni, yumuşak vücutlu ya da küçük olmaları olamaz.

Dolayısıyla, “Prekambriyen devirde, Kambriyen devir canlılarının ataları yaşıyordu, ama izlerine ulaşamıyoruz” iddiası tamamen geçersizdir. Bu teorik canlılarının fosillerinin var olmamasının tek sebebi vardır: Bu canlılar hiç var olmamışlardır.

Bunun ise tek bir anlamı vardır: Kambriyen devrinde ortaya çıkan canlılar aniden, hiçbir ataya sahip olmadan ortaya çıkmışlardır.

Kambriyen devirde aniden ortaya çıkan canlılar hızlı bir evrimle oluşamayacak kadar komplekstirler

Evrimcilerin, Kambriyen patlamasının nasıl gerçekleştiğini açıklamak için denedikleri ikinci yol ise “hızlı ve istisnai evrimdir”. Yani bu son derece kompleks ve farklı filumlara ait canlıların çok hızlı bir evrimle ortaya çıktığını iddia ederler. Ancak bu iddia da hem kendi taraftarları hem de diğer bilim adamları tarafından yoğun olarak eleştirilmektedir.

Çünkü Kambriyen patlamasında beliren canlılar oldukça kompleks özelliklere sahiptir ve böyle hızlı bir evrimleşme evrim teorisinin kendi iddialarına göre bile mümkün olamaz.

Kambriyen canlılarının bazı özelliklerini bilmek, bu konuda aydınlatıcı olacaktır. Örneğin son bulunan kabuklu fosilinde, yiyeceğini ağzına götürmek için kullanabileceği bir organa ve ayrıca antenlere rastlanmıştır. Bunun dışında, kendisini koruyan bir de kabuğu bulunmaktadır. Bu kabuklu ile aynı dönemde yaşayan trilobitler ise son derece kompleks bir göz sistemine sahiptirler. Bu göz yapısı tam bir tasarım harikasıdır. Harvard, Rochester ve Chicago Üniversiteleri”nden jeoloji profesörü David Raup;

“Trilobitlerin gözü, ancak günümüzün iyi eğitim görmüş ve son derece yetenekli bir optik mühendisi tarafından geliştirilebilecek bir tasarıma sahipti” demektedir.

Burada kısaca yer verilen bu kompleks canlıların, evrimcilerin iddia ettikleri mekanizmalarla (bu mekanizmaların gerçekten evrimleştirici bir etkisi olduğu varsayılsa dahi) bu kadar kısa bir zaman aralığında kusursuz tasarımlarıyla ortaya çıkmaları imkansızdır. Kambriyen patlaması çok kısa bir zaman aralığında meydana gelmiştir. 1993 yılında yapılan radyometrik ölçümler ile Kambriyen devrinin 543 milyon yıl önce başladığı ve ilk hayvan filumlarının ise, 530milyon yıl önce ortaya çıktıkları belirlenmiştir. Bu çalışmalar aynı zamanda Kambriyen patlamasının 5 milyon yıl içinde gerçekleştiğini ortaya koymuştur. Jeolojik açıdan 5 milyon yıl çok kısa bir dönemi ifade etmektedir.

Bugün kabul gören Neo Darwinizm”in türlerin oluşumunu açıklamada kullandığı mekanizmalar için gerekli sayılan süreler ise çok uzundur. Neo-darwinizm, türlerin oluşumu için, canlının gen dizilimlerinde rastgele mutasyonlar sonucunda küçük değişiklikler biriktiğini ve bu biriken değişikliklerin nesiller sonra, türlerdeki değişikliklere neden olduğunu iddia eder. Mutasyonların canlıların genetik bilgisini geliştirmedikleri gerçeği, bu iddiayı en baştan geçersiz kılmaktadır. Ancak bir an için tamamen spekülatif olan evrimci iddiayı kabul etsek ve mutasyonların evrimleştirici bir etkisi olabileceğini varsaysak bile, teori Kambriyen patlaması karşısında yine de çaresizdir: Kambriyen devrinde ortaya çıkan canlıların bu tür küçük değişikliklerle bu kadar kısa bir zaman zarfında meydana gelmesi kesinlikle imkansızdır ve bu imkansızlığı evrimcilerin kendileri de itiraf ederler. Japon bilim adamı Susomo Ohno Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinde bu gerçeği şöyle açıklar:

“Rastgele meydana gelen mutasyon oranının yılda baz çifti başına 10 -9 olduğunu varsayarak ve doğal seleksiyonun negatif etkilerini de göz önünde bulundurarak, DNA baz dizilerinde %1″lik bir değişiklik olabilmesi için 10 milyon yıla ihtiyaç vardır. Evrimsel zamanda ise 6-10 milyon yıl göz kırpması kadar kısadır. Hayvanlar aleminin neredeyse tüm filumlarının aniden ortaya çıkışını gösteren Kambriyen patlamasının 6-10 milyon yıllık bir zaman arasında meydana gelmesinin ise kesinlikle genlerdeki mutasyonlara bağlı değişimlerle açıklanması mümkün değildir .”

Ohno”nun sözlerinde de görüldüğü gibi, Kambriyen patlamasının ileri sürülen “evrim mekanizmaları” ile açıklanması kesinlikle mümkün değildir. Nitekim, Science dergisindeki yazısında Richard Fortey de evrim teorisinin içinde bulunduğu açmazı belirterek yazısını şöyle sonlandırmaktadır:

“Daha eski bir ataya ait bir delil bulunsa dahi, Kambriyenin en alt tabakalarında neden o kadar çok hayvanın, boyut olarak o kadar çok büyüdüğünü ve neden o kadar kısa sürede kabuk elde ettiğini açıklamak, bir çelişki olarak kalacaktır.” (Richard Fortey, “Cambrian Explosion Exploded?”, Science, 20 Temmuz 2001)

Sonuç olarak pek çok kompleks canlı, Kambriyen devrinde kompleks yapılarıyla aniden ortaya çıkmışlardır. Hiçbir ataları yoktur ve bu hayali ataların ileride bulunma olasılığı da söz konusu değildir. Bu canlıların evrimsel bir ataya sahip olmadan aniden ortaya çıkmaları ise evrim teorisinin iddiaları ile tamamen çelişmektedir. Bu durumda, yapılacak en doğru hareket, bilimsel delillere bakarak, evrim hipotezini terketmek olmalıdır.