Evrimcilerin Korkulu Rüyası “Trilobitler”

Paylaşım

Paleontoloji bilimi, her geçen gün toprağın altından yeni bir fosil çıkarmakta ve keşfedilen her yeni bulgu ile birlikte, evrim teorisi yeni bir çıkmaza daha girmektedir.

Geçmişten günümüze ulaşan hayvan kalıntıları içerisinde bilhassa trilobitler evrimciler için çok can sıkıcıdır. Evrimcilerin sıklıkla dile getirdiği, “İlk başlarda yaşam ilkeldi; sonradan kompleks halini aldı” iddiasına, trilobitler çok sağlam bir darbe vurmaktadır.

Bunun sebebi, evrimciler tarafından yaşamın “ilkel” olması gerektiği iddia edilen dönemde yaşamış ve soyu tükenmiş bu canlının aslında son derece kompleks olmasıdır.

Kompleks sistem, birbiriyle ilişki halinde olan çok sayıda küçük parçadan meydana gelir. Aynı zamanda bu sistem, çevresindeki yapılarla da sürekli olarak alışveriş içindedir. Kompleks sistemin işlev görebilmesi için tek bir parçanın çalışması yeterli değildir. Tüm parçalar bu uyumun ve karşılıklı ilişkinin gerektirdiği şekilde aynı anda, en kusursuz haliyle görevini yapmak zorundadır.

trilobitler
Dünyanın çeşitli bölgelerinde yapılan araştırmalar, Kambriyen dönemine ait tüm fosillerin, farklı özelliklerini ortaya çıkaracak niteliktedir. Bu canlıların kafaları, gövdeleri, çeşitli kompleks parçalardan oluşan sindirim sistemleri bulunmaktadır. Bazılarının bir düzine ayağı vardır. Bazılarının kabukları, bazılarının antenleri, bazılarının ise solungaçları bulunmaktadır. Kısacası, günümüz canlılarının sahip olduğu hemen her özellik, hatta daha da fazlası, tüm kompleks özellikleriyle,
Kambriyen dönemi denizlerinde varlık göstermiştir.

Kompleks yapıya “göz”ü örnek verebiliriz: Göz, pek çok alt parçadan meydana gelir. Bu parçaların her biri birbiriyle bağlantı halindedir. Gözün alt parçaları, görme işlevini tek başlarına yerine getirecek özelliklere sahip değildirler. Gözün görebilmesi için, tüm parçaların aynı anda, aynı kusursuz şekilde üstlendikleri görevleri yerine getirmeleri gerekmektedir.

“Göz” örneği üzerinden tanıtmaya çalıştığımız komplekslik, yaşam formlarının tek bir hücresinde hatta hücrenin bir proteini kadar temel seviyesinde dahi kendini gösterir. Ve bu gerçek, Darwinizm’in “tesadüfe dayalı küçük değişimler” iddiasının önündeki en büyük engeldir. Çünkü bilindiği gibi rastlantısal etkiler daima yıkıcıdır.

Kompleks bir sisteme isabet eden herhangi bir rastlantısal mutasyon, onun tek bir parçasını bile bozulmaya uğratsa, sistem tam anlamıyla çökecektir. Dolayısıyla bu durum, gözün tüm sistemine etki edecek ve onu işlevsiz hale getirecektir.

Bir radyoya isabet eden aşırı akım onu bozar. Akıl sahibi hiç kimse bunun radyoyu bir televizyona dönüştürmesini beklemez. Bir radyodan çok daha kompleks yapıda olan bir göze isabet eden rastlantısal etki de, gözü kaçınılmaz olarak bozulmaya uğratacaktır.

Bu bölümde ele alınacak olan Kambriyen dönemi canlıları da kompleks yapılarıyla evrimin iddialarının geçersizliğini ortaya koymakta ve bu canlıların yaratıldıklarını bize göstermektedir.

Günümüzde yaşayan pek çok canlıdan çok daha kompleks yapılara sahip olan Kambriyen canlıları evrimcileri çaresiz bırakıyor

Evrim teorisinin iddialarına göre, Kambriyen dönemi, sergilediği biyolojik komplekslik seviyesi için fazlasıyla “erken” bir dönemdir. Çünkü Darwinist teorinin iddiası, canlıların sahip oldukları kompleks yapıları, uzun zaman dilimlerinde, kademeli olarak kazandıkları şeklindedir. Buna göre yaşam formları, hayali evrimsel tarihlerinin başında “ilkel” özelliklere sahip olmalı, kompleks özellikler ancak uzun bir evrim sürecinden sonra kazanılmış olmalıdır.

Oysa canlılığın tarihi, bunun tam tersi bir tablo ortaya koyar. İlk canlılar, günümüz canlılarıyla aynı beden yapısını; göz, duyarga, ayak, ağız, mide gibi kompleks organları paylaşmaktadırlar. Dolayısıyla “komplekslik”, canlılığın tarihinde “geç” değil, “ilk anda” gelen bir özelliktir. İlk ortaya çıktıkları andan itibaren vardır. Kuşkusuz bu, Darwinistler adına büyük bir açmazdır. Marshall Kay ve Edwin H. Colbert isimli evrimci araştırmacılar, bu konunun Darwinistler açısından büyük bir açmaz olduğunu şu sözlerle ifade etmişlerdir:

Trilobitler gibi arthropodların kompleks formlarını da içeren ilk Kambriyen’de, çeşitli organizmaların başlangıcı şaşırtıcıdır… Eğer bu canlılar basit olsalardı, kayıtlarda fazla miktarlarda organizmanın belirmesi şaşırtıcı olmayacaktı. Neden bu tür kompleks organik formlar 600 milyon yıl önceki kayalarda bulunuyorlar ve sonra yok oluyorlar veya iki milyar yıl öncesine ait kayıtlarda farkına varılmıyorlar?… Eğer hayatın evrimi gerçekleştiyse, Kambriyen’den daha eski kayaların içinde olması gereken fosillerin yokluğu akıl karıştırıcıdır.1

Bu evrimci araştırmacıların “akıl karıştırıcı” kavramına sığınarak örtbas etmeye çalıştıkları gerçek şudur: Tüm bu kompleks organların, günümüzden yüz milyonlarca yıl önce, “bir anda” ortaya çıkması, Darwinizm’i başlı başına geçersiz kılmaktadır. Erken dönemlerde görülen kompleksliklerin, Darwinizm’e etkisinin neden böyle yıkıcı olduğunu göstermesi açısından, trilobiti ve onun sahip olduğu mükemmel gözü tanıtmak da faydalı olacaktır.

Devoniyen dönemine ait, 417 – 354 milyon yaşındaki bu trilobit fosili Fas’ta bulunmuştur. Fosildeki göz yapısı tüm detaylarıyla korunmuştur.

Londra Doğa Tarihi Müzesi paleontologlarından evrimci Richard Fortey, bazı trilobitlerin gözünde bulunan çok fazla sayıdaki merceklerle ilgili olarak şunları söyler:

Kalkıştığım en zor işlerden biri, bir trilobit gözündeki mercekleri saymaktı. Gözlerin farklı açılardan pek çok fotoğrafını çektim ve daha sonra her bir lensi görebilmek için fotoğrafları oldukça büyüttüm. İlk önce ‘bir, iki üç…’ diye saymaya başladım ve sonra bunu 100’ler, 200’ler takip etti. Ancak sorun şu ki, tek bir saniye başka bir yere baksanız veya öksürseniz, nerede olduğunuzu unutuyor ve saymaya tekrar baştan başlıyordunuz, ‘bir, iki, üç…’ Bir daha bir gözdeki merceklerin sayısını saymam gerektiğinde, en iyi aritmetik bilgimi kullanıp sayıyı sadece tahmin edeceğime dair kendi kendime söz verdikten hemen önce ulaştığım sayı üç binden daha fazla idi.2

Üç binden fazla mercek, üç binden fazla farklı görüntünün bu canlıya ulaşması anlamına gelmektedir. Bu da, 530 milyon yıl önce yaşayan bir canlının, göz ve beyin yapısının ne kadar muazzam bir kompleksliğe sahip olduğunu ve evrimle hiçbir şekilde meydana gelemeyecek kusursuz bir yapı sergilediğini açıkça göstermektedir. Bu durumu Harvard, Rochester ve Chicago Üniversitelerinden jeoloji profesörü David Raup şu şekilde açıklamıştır:

Trilobitlerin gözü, ancak günümüzün iyi eğitim görmüş ve son derece yetenekli bir optik mühendisi tarafından geliştirilebilecek bir tasarıma sahipti.3

Trilobit Fosili

Kambriyen canlılarının fosillerinin özelliklerinden biri, çok iyi saklanmış olmalarıdır. Normal şartlarda meydana gelen eşleşmelerdeki, canlıların dış kabuklarındaki kitin ve kalsiyumdan oluşan sert kısmın dağılması gerekmektedir. Fakat Kambriyen katmanlarından toplanan örneklerin büyük bir kısmında dış iskeletin neredeyse tamamı orijinal görüntüyü korumakta, bunun dışında canlıların en temel iç sistemleri bile açıkça görülebilmektedir.

Dönem: Devoniyen dönemi
Yaş: 417 – 354 milyon yıl
Bölge: Fas

Trilobitin gövdesi, birbirlerine bağlanmış eklemlerden oluşur. Her biri diğerine önden ve arkadan küçük menteşe tarzı bağlarla bağlanmıştır. Bu, dışarıdan bakıldığında bir tren görünümü oluşturmaktadır. Arka kısımları denizin dibinde oturur vaziyette olsa da bu canlılar, özel eklemler sayesinde kıvrılarak yukarı doğru kalkabilirler. Trilobit, raylara ihtiyacı olmayan bir tren gibi engeller üzerinde hareket edebilir, bükülebilir, dilediği tarafa dönebilir. 4) Trilobit, günümüz sineklerinin ve yusufçuklarının üstte görülen petek gözlerinin yapısına sahiptir. Merceklerin sayısı, kimi trilobitlerde binlercedir. Her bir mercek, odaklandığı bölgenin görüntüsünü algılar. Mercek sayısı ne kadar fazla ise, görüntünün çözünürlüğü de o kadar iyidir. Günümüzden yarım milyar yıl öncesine ait mükemmel trilobit gözleri bir yaratılış harikasıdır.Trilobitin gözündeki en önemli özelliklerden biri, “kalsit kristalleri”dir. Kalsit kristali yani kalsiyum karbonat, piramitlerin, amfitiyatroların ve günümüze kadar ulaşmış tarihi sütunların yapı taşıdır ve bu canlıda petek gözleri oluşturmuştur. 5)

Trilobit Fosili

Bu trilobit fosili Ordovisyen dönemine ait olup, 480 milyon yıllıktır. Rusya’da çıkarılmıştır. Trilobitin başının üst kısmındaki antenlerin hem bir burun işlevi gördüğü, hem de çevresinde olup biteni çok iyi bir şekilde algılamasını sağladığı düşünülmektedir.

Dönem: Ordovisyen dönemi
Yaş: 480 milyon yıl
Bölge: Rusya

Bir canlının tüm özelliklerinin taş bir zemin üzerinde kalabilmesi, Allah’ın yarattığı çok büyük bir mucizedir. Ölümünün ardından çürüyüp gitmesi, toprağa karışıp yok olması gereken bir canlı, kimi zaman sahip olduğu dokungaçlardan sindirim sistemine ve hatta sinir uzantılarına kadar tüm detayları ardında bırakabilmektedir. Varlığının tüm delilleri milyonlarca yıllık kayalar üzerinde bu vesileyle sergilenmektedir. Allah’ın muhteşem yaratışı ve hayranlık uyandırıcı sanatı, milyonlarca yıl geçmesine rağmen Allah’ın dilediği şekilde gözler önündedir. Bu mükemmel sanatın en büyük delillerinden biri de Kambriyen canlılarıdır.Bu canlıların üzerinde durmamızın bir diğer amacı da, Kambriyen canlılarının 500 milyon yıl önce ortaya çıkışlarıyla şaşkına dönen evrimcilerin, gerçeği görmelerini sağlamak ve evrime körü körüne uyan insanları aydınlatmaktır. Bilimsel deliller bize canlıların tarihinde gerçekleşen herhangi bir evrim süreci olmadığını açıkça göstermektedir. Canlıların tümü, hiçbir ataları olmadan aniden ortaya çıkmış, hiçbir gelişim aşaması göstermeden kompleks özelliklere sahip olmuşlar yani yaratılmışlardır.

Trilobit Fosili 

Dönem: Devoniyen dönemi
Yaş: 350 milyon yıl
Bölge: Atlas Dağları, Fas

Trilobit, Kambriyen döneminde yaşamış son derece kompleks özelliklerde ve eksiksiz bir canlıdır. O dönemin dünyasını mükemmel gözleri ile görebilmiş, mükemmel yapısı ile yeryüzüne yayılmıştır. Canlıların en kompleks organlarından “göz”, hiçbir ara aşama geçirmeden, hiçbir hayali “ilkel forma” sahip olmadan aniden ortaya çıkmıştır. Bu canlının, sahip olduğu mükemmel gözün de bir evrimsel kökeni yoktur, çünkü bu canlı da, onun mükemmel gözleri de evrim geçirmemiştir.Trilobit sahip olduğu tüm mükemmellikler, tüm kompleks yapılar, hayranlık uyandırıcı gözler ve şu anda göremediğimiz renkleriyle bundan tam 530 milyon yıl önce yaratılmıştır.Trilobitin nasıl özelliklere sahip olduğunu, nasıl yaşadığını, nasıl gördüğünü ve nasıl göründüğünü tam olarak bilen, onu yoktan var edip yaratan Allah’tır.Allah bir ayetinde şöyle bildirmiştir:Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah’a ait olmasın. Onun karar (yerleşik) yerini de ve geçici bulunduğu yeri de bilir. (Bunların) Tümü apaçık bir kitapta (yazılı)dır. (Hud Suresi, 6)

Kambriyen döneminin iz bırakan kompleks canlıları ve evrimci panik

Kambriyen kayalıklarında ortaya çıkan canlılar üzerinde yapılan araştırmalar, kesinlikle evrimsel bir sürecin yaşanmadığını ortaya koymaktadır. Bu gerçek, Darwin de dahil olmak üzere, tüm evrimcileri yoğun bir paniğe sürüklemiş ve onları, şimdiye kadar savundukları tüm iddiaları tekrar gözden geçirmek zorunda bırakmıştır.

Kambriyen’deki bu ani patlamayı beklemeyen Darwinistlerin bir kısmı, savundukları teoriden şüphelenmeye başladılar. Ancak diğer bir kısmı da, bu deliller ile kesin olarak yalanlanmış olan evrim teorisini ayakta tutma çabasını hızlandırdılar. Bunun sonucunda da, birbirinden tümüyle farklı, hiçbir tutarlılığı olmayan, hiçbir bilimsel delile dayanmayan, akla ve mantığa uymayan birbirinden abartılı ve saçma teoriler ürettiler. Amaçları, uzun yıllar yok saydıkları, fakat delillerin çokluğu nedeniyle kabul etmek zorunda kaldıkları Kambriyen patlamasına evrimi bir şekilde dahil edebilmekti.

Zooloji, popülasyon genetiği, moleküler biyoloji ve hücre biyolojisi konularında uzmanlığı olan ve yaratılışı savunan bilim adamlarından Dr. Raymond G. Bohlin, bu şaşırtıcı ve boş çabayı şöyle anlatmaktadır:

O halde bu canlıların (sözde) evrimlerinin uzun tarihinin kanıtları nerede? Buna verilen alışılmış cevap Kambriyen devrinden öncesine ait bulunması gereken fosil tabakalarının henüz keşfedilmemiş olduğu idi. Fosiller sadece kayıptı! Ne kadar da uygun! Sonuçta bu, Darwin’in ve onu takip eden pek çok evrimcinin bahanesiydi. Ancak Kanada, Grönland, Çin, Sibirya ve Namibia’daki son keşiflerle, jeolojik bir an içinde meydana gelen söz konusu biyolojik yaratıcılık döneminin tüm dünyayı sarmış olduğu anlaşıldı. Bu durumda her zaman kullanılan bahanenin artık tutar yanı kalmamaktaydı. (…) Darwinizm (evrimciler tarafından) her zaman, “bizim zaman algımız dahilinde idrak edilemeyecek kadar ağır bir aşamalı değişim” şeklinde ifade edilirdi. Evrim teorisi, büyük evrimsel değişikliklerin sadece, türler ve büyük gruplar arasındaki ara formların sayılarını ve tiplerini belirleyen fosillere baktığımızda görülebileceğini iddia ediyordu. Ama Kambriyen patlaması aşamalarla oluşum dışında her şeydi ve tanımlanamayan ara formlar tamamen kayıptı.6)

Tüm bilimsel deliller göstermektedir ki; yeryüzünde ortaya çıkan ilk canlılar evrimleşerek gelişim göstermemiş, birbirlerinden dönüşerek türleri meydana getirmemişlerdir. Kambriyen canlıları hiçbir sözde ilkel ataya sahip olmadan birden bire tarih sahnesinde yer almışlardır. Evrimciler, 150 yıldır hikayesini anlatıp durdukları sözde “evrim süreci”nin en büyük dayanağı ve en büyük şahidi olması gereken fosil kayıtlarından “tek bir delil” bile getirememişlerdir. Evrim teorisinin öne sürdüğü mekanizmalardan “tek bir tanesinin” bile evrim sağladığı görülmemiştir. Bilimin hiçbir dalı, hiçbir şekilde evrim teorisini desteklememekte, aksine sürekli olarak onu çürütecek deliller sunmaktadır.

Hayvanlar aleminin tüm temel yapılarını içine alan 50’ye yakın filumun sergilendiği, 530 milyon yıl önceki Kambriyen canlıları da, evrim teorisini temelden çökertmiştir. Evrimciler hala bunun şokunu atlatmaya, bu olağanüstü olayı geçiştirmeye çalışmaktadırlar. Oysa Kambriyen patlaması bir gerçektir ve evrim, bu gerçek karşısında eriyip yok olmuştur.

Geçmiş yüzyıllarda insanların canla başla savundukları Dünya’nın dev bir kaplumbağanın sırtında durduğu hikayeleri şu anda bizlere ne kadar mantıksız geliyorsa, Darwinizm de gelecek nesiller için aynı şekilde komedi unsuru olacaktır. İnsanlar, Nobel ödüllü profesörlerin, öğretim üyelerinin, bilim adamlarının böyle bir komediye nasıl inandıklarına ve nasıl böyle bir safsatanın peşinden sürüklendiklerine anlam veremeyeceklerdir. 20. yüzyıl, tüm Darwinist bilim çevreleri için bir utanç yüzyılı olarak anılacaktır.

Trilobit Fosili
Dönem:  Ordovisyen dönemi
Yaş: 480 milyon yıl
Bölge: Rusya

Kambriyen Dönemi Fosilleri ve Türlerin Yaratılışı

Kompleks canlıların fosillerine rastlanan en eski yeryüzü katmanı, yaşı 543 ila 490 milyon yıl olarak hesaplanan Kambriyen tabakadır. Kambriyen devirden daha eski tabakalarda, tek hücreli canlılar dışında hiçbir canlının fosiline rastlanmaz. Kambriyen devirde ise, birbirinden son derece farklı canlı türleri aniden ortaya çıkar. Deniz anaları, deniz yıldızları, trilobitler, salyangozlar, deniz laleleri, balıklar gibi otuzu aşkın canlı türü bir anda belirir.

Üstelik aniden ortaya çıkan bu canlılar, evrim teorisinin varsayımlarının tam aksine, basit değil son derece kompleks vücut yapılarına sahiptirler.

Evrim teorisinin yanılgılarına göre, canlı türlerinin daha ilkel başka canlılardan evrimleşmiş olmaları gerekir. Oysa Kambriyen dönemi canlılarının öncesinde, başka hiçbir kompleks canlı yoktur. Kambriyen devri canlıları, hiçbir ataları olmadan, bir anda var olmuşlardır.

Trilobit Gözü 
380 Milyon Yıllık Trilobit Fosili
Trilobitler, Kambriyen döneminde ortaya çıkan canlıların en önemlilerinden biridir. Dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşamış, Kambriyen döneminin en fazla iz bırakan canlılarıdır. Trilobitlerin en hayranlık uyandıran özelliklerinden biri ise, çok mercekli gözleridir. Bu gözler, göze ait sayısız birim içerir. Her birim bir mercektir. Bunların her biri farklı bir görüntü algılar ve bu görüntü bir bütün halinde birleşir.Yapılan araştırmalar bir trilobit gözünde üç binden fazla mercek olduğunu göstermiştir. Üç binden fazla mercek, üç binden fazla farklı görüntünün bu canlıya ulaşması anlamına gelmektedir. Bu da, 530 milyon yıl önce yaşayan bir canlının, göz ve beyin yapısının ne kadar kompleks olduğunu ve evrimle hiçbir şekilde meydana gelemeyecek kusursuz bir yapı sergilediğini açıkça göstermektedir.

Evrim teorisinin yaşayan en ünlü savunucusu olan İngiliz zoolog Richard Dawkins bu konuda şu itirafı yapar:

Kambriyen devri canlıları, sanki hiçbir evrim tarihine sahip olmadan, o halde, orada meydana gelmiş gibidirler.7)

Bu durum, evrim teorisini kesinlikle geçersiz kılmaktadır. Çünkü Darwin, Türlerin Kökeni adlı kitabında şöyle yazmıştır:

Eğer aynı sınıfa ait çok sayıdaki tür gerçekten yaşama bir anda ve birlikte başlamışsa, bu, doğal seleksiyonla ortak atadan evrimleşme teorime öldürücü bir darbe olurdu. 8)

Darwin’in korktuğu bu öldürücü darbe, fosil kayıtlarının henüz başlangıcında Kambriyen devirden gelmiştir.

Kambriyen devirden sonraki fosil katmanlarında da canlı türleri hep bir anda ve eksiksiz yapılarıyla belirir. Balıklar, amfibiyenler, sürüngenler, kuşlar ve memeliler gibi temel canlı grupları ve bunların içindeki yüz binlerce farklı tür canlı, yeryüzünde hep bir anda ve eksiksiz biçimde ortaya çıkmıştır. Bu grupların arasında evrimcilerin hayal ettikleri ara geçiş formlarından tek bir tane bile yoktur.

Çin’in Chengjang bölgesinde ortaya çıkarılan Kambriyen canlılarındaki çeşitlilik ve özel yapılar oldukça dikkat çekicidir. Bu canlılar, çeşitli bölümlerden oluşmuş bedenlere, özel fonksiyonlara sahip antenlere, avlanma yeteneğine ve oldukça kompleks anatomik yapılara sahiptirler. Yaklaşık yarım milyar yıl önce böyle canlıların yaşamış oldukları gerçeği, evrim teorisini tümüyle ortadan kaldırmaktadır.

Fosil kayıtlarının ortaya koyduğu bu gerçek, ne işlevsel ne de şekilsel olarak canlıların basitten komplekse doğru bir evrim geçirmediğini, canlı türlerini Allah’ın yarattığını ispatlamaktadır. Evrimci paleontolog Mark Czarnecki, bu gerçeği şöyle itiraf eder:

Teoriyi ispatlamanın önündeki büyük bir engel, her zaman için fosil kayıtları olmuştur… Bu kayıtlar hiçbir zaman için Darwin’in varsaydığı ara formların izlerini ortaya koymamıştır. Türler aniden oluşurlar… Ve bu beklenmedik durum, türlerin Allah tarafından yaratıldığını savunan yaratılışçı görüşü desteklemektedir.9)

Dipnotlar:

1-  Marshall Kay ve Edwin H. Colbert, Stratigraphy and Life History, 1965, sayı 736, s.102-103

2- Richard Fortey, Trilobite, “Eyewitness to Evolution”, Vintage Books, 2000, s. 98

3- David Raup, “Conflicts Between Darwin and Paleontology”, Bulletin, Field Museum of Natural History, cilt 50, Ocak 1979, s. 24

4- Richard Fortey, Trilobite, “Eyewitness to Evolution”, Vintage Books, 2000, s. 30-31

5- Richard Fortey, Trilobite, “Eyewitness to Evolution”, Vintage Books, 2000, s. 30-31

6- http://www.leaderu.com/orgs/probe/docs/bigbang.html

7- Richard Dawkins, The Blind Watchmaker, 1986, s.229

8- Charles Darwin, The Origin of Species, 1 b., s.302

9- Mark Czarnecki, McLean’s, 19 Ocak 1981, s.56