Bajau Halkı Evrim Geçirmedi

Paylaşım

Evrim teorisinin savunucuları Bajau halkı hakkındaki iddialarıyla insanları yanıltmaktadırlar. İddia şöyledir:

Filipinler’de deniz üstü evlerde yaşayan ve dalgıçlıkla geçinen Bajau halkının  dalaklarının bölgedeki diğer insanlardan %50 büyük olduğu  ve kanlarındaki oksijenin de %9 fazla olduğu ve bu sayede 60 metreye dalıp 13 dk su altında kalabildikleri görülmüştür. Araştırmayı yürüten bilim adamları Bajau halkının bu (sözde) evriminin nedeni olarak  PDE10A isimli genin Bajau halkında diğer insanlardan mutasyonla farklı olduğunu, bu tesadüfi  mutasyonla Bajau halkının ihtiyaçları olan mükemmel özelliklere kavuştuklarını söylemektedirler.

Darwinistler bu olayı evrim teorisinin gözlemlenebilir kanıtı olarak gösterdiler.  Oysa Bajau halkının yetenekli yaratılışı bir evrim değildir,  her insanda ve her canlıda görülen normal bir durumdur. Evrimcilerin bu iddiası araştırmayı yürüten Amerikalı bilim insanı Melissa Ilardo’bunda itiraf ettiği üzere dalak ve insan ırkları hakkındaki bilgi yetersizliğinden ve yanlı habercilikten kaynaklanmaktadır. 1

Bajau halkının dalağının büyüklüğü  doğuştan değildir!

Her ırkta, her coğrafyada büyük dalakla doğan insanlar ve güçlü oksijen soluma yeteneğiyle doğan ırklar vardır. Bu özelliği sadece Bajau halkına mahsus olarak anlatmak evrimcilerin abartılarından başka birşey değildir. Nitekim 1990’da yapılan bir başka çalışmada Japon inci avcılarının dalaklarının normalden daha fazla kasıldığını ve oksijeni % 9 oranında arttırdığını ortaya koyulmuştu. Türkiye’de evrimcilerin kaynak olarak gösterdiği evrim ağacı sitesi de bunu şöyle itiraf eder;

Şu anda ararsanız, herhangi bir popülasyonda, örneğin Türkiye’de yaşayan insanlar arasında da, hiçbir pratik yapmamış olmalarına rağmen çok iri bir dalağa veya akciğere sahip bireyler bulabilirsiniz. Bu çeşitliliktir. 2

Bajau halkının dalaklarının doğuştan  büyük doğduğu iddiası bir yanılgıdır.  Araştırmayı yürüten bilim adamları Bajau halkından sadece 54 kişinin dalak ve tükürük sıvısını incelemiş ve bu incelemeyi de bölgedeki Saluan halkındaki 34 kişi ile kıyaslamışlardır. Açıkça görülüyor ki böyle bir çalışmadan Bajau halkının doğuştan büyük dalaklarla doğduğu yargısına varılamaz. Bajau halkındaki çocukların dalaklarının büyük olması da bu kabile insanlarının küçük yaştan itibaren suyun içinde yaşamasından kaynaklanır. Günün yarısını suyun içinde geçiren bu insanların dalaklarında büyüme olması çok olağandır. Çünkü dalağın çalışmasını yönlendiren tiroid 4 hormonu insan vücudunun metobolik eneri  ihtiyacına göre, vücuda oksijen dağıtan alyuvarları depolayan dalağı büyütür. Aşağıda anlatılacağı üzere bu çok yemek yiyen ailenin, obezite çocuklar yetiştirmesinden farksızdır.

Bajau halkında dalgıçlık yeteneğinin gelişmesi Allah’ın dalak ve tiroid hormonlarıyla yarattığı harika bir sistemin sonucudur. İnsanlar da dahil memelilerin çoğunun üzerine soğuk su geldiğinde “dalış tepkisi” verirler. Böylece kalp atışları yavaşlar, kan vücut merkezine çekilir ve dalaklar kasılarak oksijen taşıyan alyuvarları serbest bırakır. Bu yapılar  tiroid hormonlarının etkisiyle ihtiyaca göre daha fazla çalışır. Buna benzer durumlar diğer çevresel durumlarda da görülür. Örneğin; And Dağları ve Himalaya’daki insanlar daha iyi oksijen soluma gücüne, yaşam boyunca daha yüksek akciğer hacimlerine ve egzersiz için daha yüksek bir kapasiteye sahiptir. Ayrıca 4,000 metre irtifada yaşamlarını sürdüren Tibetliler’in kan akışında sürekli bir artış olmakta, hemoglobin konsantrasyonunda azalma ve kronik dağ hastalığına (CMS) daha az yakalanma  görülmektedir. Yani Bajau halkı gibi Tibet ve Himalaya halkının da fizyolojisi  uzun süreli zorlu koşullara belirli ölçülere dayanıklı hale gelmiştir.  Bu uyum evrim değildir, insan DNA’sının zorlu koşullara karşı dayanıklılık mekanizmalarıyla yaratılmasından kaynaklanan bir yaratılış harikasıdır. Bilim adamları Tibetlilerin bu yeteneğinin arkasında  PTGIS, KCTD12 , EPAS1 ve EGLN1 genlerinin olduğunu tespit etmişlerdi.  Aynı şekilde Bajau halkının yeteneğinin arkasında da PDE10A genlerinin olduğu gösterildi. PDE10A geni, Bajau halkının tiroid hormonlarıyla birlikte çalışarak Bajau’ların dalak ve damar yollarını daha fazla çalıştırarak Bajau’ların dalaklarının diğer insanlardan daha fazla çalışmasını sağlar. Ancak PDE10A genlerinde hiçbir mutasyon yoktur, mutasyon iddiası evrimcilerin önyargıya dayanan yorumlarından ibarettir.  Şimdi PDE10A genini yakından inceleyelim;

Memelilerde 11 tane PDE geni tanımlanmıştır. (PDE1-PDE11) PDE10A genleri, fosfodiesteraz enzimlerinin bir üyesidir. Zaten “PDE”, “fosfodiesteraz” demektir.  İnsandaki fosfodiesteraz enzimlerini kodlayan genlerden biri olan PDE10A’yı sihirli, olağanüstü gen gibi gösteren evrimciler bilim dünyasında bu gen hakkında az bilgi olmasını fırsata çevirmiştir.  Yapılan araştırmalar bu genin tiroid hormonlarını (T4) çalıştırarak, dalağı büyütme emri verdiğini,  beyinde ve sperm hücrelerinde de görevleri olduğunu da ortaya çıkarmıştır. Örneğin; Tıp uzmanları Huntington hastalığı ve şizofreni ve CNS bozukluğu olan hastalarda PDE10A genlerinin düzeylerine bakarak tedavilerini şekillendirmeye başlamıştır. 3

PDE10A geni Bajau halkına mahsus bir gen değildir.

PDE10A geninin sadece Bajau halkında olduğu iddiası yanlıştır. Bölgedeki Saluan halkında bu genin olmaması genetik ve ırksal bir durumdur.  Evrimcilerin insanları yanılttığı nokta tam da burasıdır. PDE10A genleri ve büyük dalak özelliğinin üzerinde araştırma yapılan 34 adet Saluan yerlisinde  olmamasını diğer hiçbir insanda olmaması gibi lanse etmektedirler. Oysa yukarıda bilgi verildiği üzere PDE10A geni ve büyük dalak fizyolojisi çok fazla insanda ve ırkta zaten vardır. Evrimcilerin kabul ettiği üzere,  farelerde dahi PDE10A geninin tiroid hormonlarıyla birlikte çalıştığı ispatlanmıştır. Evrimciler burada mühim bir çelişki içindedir. Saluan halkındaki 34 kişide  olmadığı iddia edilen PD10A geninin farelerde olduğunu söylerken çelişkiye düştüklerini dahi fark etmemektedirler. Bajau halkında görülen bu genin ve dalak fizyolojisinin farelerde de olması bunların Bajau halkına özel özellikler olmadığını kanıtlar. Dahası farelerde PDE10A geninin az olduğu hayvanların dalaklarının daha küçük olduğu görülmüştür. Bu da gösterir ki canlılarda dalak büyüklüğü doğuştan büyük değildir.

Bajau halkının PDE10A genlerinde mutasyon yoktur:

Bajau halkının PDE10A genindeki bir mutasyonla geliştiğini söyleyen evrimciler PDE10A genindeki mutasyon yüzünden birçok insanın Huntington, Parkinson ve şizofreni hastası olduğunu gizlemektedir;

Fosfodiesteraz 10A (PDE10A), Huntington hastalığında ilgilenilen bir hedeftir. Çünkü enzim seviyelerinin, ayırt edici motor semptomların gelişmesinden önce azaldığı gösterilmiştir..PDE10A protein seviyeleri HD ve Parkinson hastalığında azalmıştır. 4

Washington Tıp Fakültesi’nden Joseph A. Beavo’ da PDE10A genindeki bu mutasyonun oluşturduğu hastalık ile ilgili şöyle der;

Sonuçlarımız, PDE10A’nın anormal bir bölümlendirmesinin, bu gende mutasyon taşıyan bireylerde gözlemlenen hiperkinetik hareket bozukluklarının altında yattığını göstermektedir. Yukarıda bahsedildiği gibi PDE10A genindeki sorunların Huntington ve şizofreni hastalığına neden olduğu görülmektedir. 5

Evrimciler PDE10A genindeki mutasyonların bu ağır hastalıklara neden olduğunu anlatmak yerine bilimin PDE10A genleri hakkında bilgisinin az olmasını fırsata çevirerek, Bajau halkı üzerinden Darwinist propaganda yapmaktadır.

Avrupa Biyokimya Dergisi  PDE10A hakkındaki yayınında sayfalarca bu genin ve genin ürettiği enzimin özelliklerinden bahsettiği halde, PDE10A geninde dalağı geliştirecek bir mutasyon kalıntısı  bulamamıştır. Tam tersine dergide bu genin, DNA dizilim kurallarına tam uyduğu anlatılmıştır;

“…gözlemlenen nükleotid sekansları, tüm bölgelerin kanonik GT / AG kuralı ile uyumlu olduğunu gösterdi. Avrupa Biyokimya Dergisine göre PDE10A genlerinin nematod solucanlarında da olduğu   düşünülmektedir. Bu genin farelerde de olduğu zaten bilinmektedir. 5

Evrimcilerin PDE10A hakkında yanıldığı noktalar;

PDPDE10A geninin kodladığı fosfodiesteraz enzimleri haberci enzimlerdir. Tiroid hormonlarının başlattığı haberleşme zincirini aktive etmekle görevlidirler. Tiroid hormonları ile dalaktaki haberleşmeyi sağlayarak dalağın büyümesini veya çalışmasını  sağlar. Bajau halkında görülen olay da sadece budur. PDE10A enziminin denizel bir yasam süren Bajau halkında dalış tepkisinden dolayı dalak ve oksijen soluma sistemindeki görevli enzimlere daha fazla sinyal ve haber göndererek Bajau halkında büyük dalakların görülmesine sebep olduğu söylenebilir. cMAP yani haberci enzimler tarafından dalağa sinyal göndermesi durdurulan PDE10A enzimlerinde meydana gelecek herhangi bir mutasyon bu sinyal sistemini bozar ve dalağın çalışmasında aksaklık oluşur. Bilimsel bir kaynakta bu konu şöyle anlatılır;

PDE10A, memeli beyni ve periferik dokulardaki hücre içi sinyal yollarını kontrol eder. Farmakolojik, biyokimyasal ve anatomik veriler, PDE10A’nın aracılık ettiği ikinci haberci sistemindeki bozuklukların, merkezi sinir sistemi (CNS) işlevindeki bozukluklara, bilişsel eksikliklerin yanı sıra davranış, duygu işleme ve hareket bozukluklarına da katkıda bulunabileceğini göstermektedir. 6

Yukarıda anlattığımız üzere Huntington ve şizofreni hastalıkları beyin hücreleri arasındaki sinyali sağlayan PDE10A enziminin, mutasyonla zarar görmesinden kaynaklanır. Açıkça görüldüğü gibi Bajau halkının dalgıçlık yeteneğinin mutasyonla bağlantısı yoktur. Bazı bilim adamları obezite ile PDE10A genleri arasında bir bağlantı olduğunu düşünmektedir. Bu bağlamda PDE10A’nın organları büyümesinin dalağa mahsus olmadığı anlaşılmaktadır . Obezite doğuştan olmadığı gibi Bajau halkındaki dalak obezitesi de doğuştan değildir.

Sonuç

Bajau halkındaki büyük dalak ve oksijen soluma sistemi birçok ırkta görülen anatomik özelliklerdir. PDE10A geninde mutasyon veya olağanüstü bir özellik yoktur. PDE10A genleri hakkında bilimsel araştırmalar yapılmadan önyargılarla taraflı çıkarımlar yapılmamalıdır. Bajau halkı ile ilgili bu araştırmayı yürüten Amerikalı bilim insanı Melissa Ilardo bilim dünyasının dalak fizyolojisi ve genetiği hakkında çok az bilgiye sahip olduğunu şöyle itiraf etmişti;

Fizyoloji ve genetik açısından insan dalakları hakkında pek fazla bilgi yok. Ama biz, Weddell mührü gibi derin dalış mühürlerinin orantısız olarak büyük dalaklara sahip olduğunu biliyoruz. 7

Kaynakça:

  1. https://www.dd-platform.com/derin-dalislarda-balikcilarin-dalaklarinin-adapte-oluyor/

2)   (Evrim Ağacı/ Günümüz İnsanlarında Evrim Örneği: Bajaular ve Dalgıçlık!)

3) (Medicinal Chemistry/ Synthesis of Fluorine-Containing Phosphodiesterase 10A (PDE10A) Inhibitors and the In Vivo Evaluation of F-18 Labeled PDE10A PET Tracers in Rodent and Nonhuman Primate, J. Med; 2 Ekim 2015 Current Landscape of Phosphodiesterase 10A (PDE10A) Inhibition; Thomas A.  Chappie*, Christopher J. Helal, and Xinjun Hour)

4) (Chorea-related mutations in PDE10A result in aberrant compartmentalization and functionality of the enzyme, Gonzalo S. Tejeda, Ellanor L. Whiteley, Tarek Z. Deeb, Roland W. Bürli, Stephen J. Moss, Eamonn Sheridan, Nicholas J. Brandon, and  View ORCID ProfileGeorge S. Baillie, PNAS January 7, 2020 117 (1) 677-688)

5) https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC6955301/

6) Advances in Discovery of PDE10A Inhibitors for CNS-Related Disorders. Part 1: Overview of the Chemical and Biological Research/Current Drug Targets, 2019)

7) https://www.dd-platform.com/derin-dalislarda-balikcilarin-dalaklarinin-adapte-oluyor/